25 Mayıs 2010 Salı

SANAT NİÇİN VARDIR?

Sanat en genel anlamıyla, yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak tanımlanır. Sanat konusunda birçok fikir ileri sürülmüş, tartışılmış… Günümüzde de sanat ve sanat eserleri hala tartışılırken, sanatın evrensel oluşu ve her kültürde yer alışı yadsınamaz bir gerçektir.
Sanatçı sanatı bir dil olarak kullanıp, eser üzerinden anlatmak istediklerini izleyici ile paylaşır. Ürettikleriyle karşı tarafta farkındalık yaratmayı amaçlar. Bunu yaparken de kimi zaman izleyiciyi rahatsız eder, kimi zaman da asıl anlatmak istediği konunun zıttını kullanarak izleyicinin sorgulamasını, soru sormasını ve düşünmesini sağlar.
Hrair Sarkissian 11. İstanbul Bienalinde yer alan İnfaz Meydanları başlıklı fotoğraf dizisinde anlatılmak istenenin tam tersi bir görüntüyü bizlere sunarak, görünenin ötesini düşünmemizi sağlar. Eserde yer alan üç farklı şehrin, Halep, Lazkiye ve Şam’ın infaz meydanlarını kullanarak kartpostal niteliğinde eser oluşturmuş. Aslında bu meydanlarda insanlar idam ediliyor. Ama fotoğraflarda buralar gayet masumane görüntüleriyle izleyicinin karşısında yer almaktadır. Sarkissian bu tezatlığı kullanarak izleyicinin gerçekleri sorgulamasını sağlamıştır.
Sanatın doğasında yer alan ideale ulaşma arzusu ile insan sürekli üretir, tüketir. Tüketirken sürekli üretmeye, üretirken de en iyiyi yapmaya çalışır. Ama sanatçı, sanatını üretirken bunu bir malmış gibi tüketilmesinden de rahatsızlık duyar ve böyle olmasını istemediğinden, kendine ve çevresindekilere üretilenlerin hayatımızdaki yeri ve önemini sorgulatacak şekilde gözler önüne koyar.
Sarkissian’da bunu yapmıştır. Fotoğraflarında infaz meydanlarındaki kalabalığı, idam anını ya da hoş olmayan diğer sahneleri kullansaydı izleyicinin dikkatini bu denli çekebilmesi zor olacaktı. Çünkü günümüz medyasında bu tür sahnelerin fazlasıyla yer almasıyla konu önemini yitirmiş, tüketilmiştir. Dolayısıyla sanatçı da dikkat çekemeyecek, amacına ulaşamayacaktı. Oysaki farklı bir bakış açısıyla konuya yaklaşarak dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. İnsanlara hayatın ve insan varlığının ne kadar önemli olduğunu açıklamış, binlerce soru sordurarak haksızlık karşısında özgürlüklerin elinden alınmasına öfke duyulması sağlamış, aynı zamanda ölümün soğuk yüzünü de hissettirmiştir. Ve tüm bu duyguları gayet güzel görünen gezilesi mekân fotoğrafları ile izleyiciye aktarmıştır. İnsan değerinin ve hayatının ne denli değerli olduğunu bu fotoğraflarda en acı şekilde çok iyi ifade etmiştir.
Mühürlenmiş Zaman adlı eserinde Andrey Tarkovski’de bunu şu cümleleriyle özetlemiştir: “ Burada güzele ulaşmaktan söz ederken, yani ideale özlemden doğan sanatın hedefinin işte bu ideal olduğunu söylerken, amacım asla sanatın dünyevi ‘pisik’ten kaçınması gerektiğini vurgulamak değildir… Aksine, sanatsal görüntü daima, birinin yerine ötekini, büyüğün yerine küçüğü geçiren bir göstergedir. Canlıdan söz etmek isteyen sanatçı ölüden bahseder, sonsuz hakkında konuşabilmek için sınırlı olanı sunar. Bir yedek! Sonsuzu maddeleştirmek mümkün değildir, ancak onun yanılsaması, görüntüsü yaratılabilir.” 1
Tarkovski’de filmlerinde bu konu üzerinde durarak dikkat çekmeye çalışmıştır. Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgiyi şiirsel bir ifade kullanarak izleyicinin karşısında yer almıştır. O’na göre güzellik hayatın içinde saklıdır ve sanatçı hayatın değerini kavradıktan sonra ürettiklerinde bu güzelliği sergiler. Bunu da şu sözleriyle ifade eder:
“insanın, akıp gitmiş olan hayatına şöyle bir dönüp bakması bile, başından geçen olayları birbiriyle hiç karıştırmadığını hayretle fark etmesine, karşılaştığı kişilerin benzersizliğini saptamasına yetiyor. Tekillik ve karıştırılmamak, var olanın her anına üstün geliyor. Hayatın kendisi de benzersiz ve karıştırılmazdır. Sanatçı işte bu hayatı, her seferinde yeniden kavramak ve biçimlendirmek ister. Her seferinde boş yere, insan varlığının hakiki görüntüsünü sonu gelmez izlenimi doğuran kaynağından bulup çıkaracağını umarak… Güzellik hayatın gerçeğinde saklıdır; sanatçı tarafından bir kere daha, kavrayıp büyük bir dürüstlükle şekillendirildiğinde güzellikte ortaya çıkar.”2


Kaynakça: 1 Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, Agora Kitaplığı, s.29
2 Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, Agora Kitaplığı, s.90

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder